Perşembe, 2024-04-25, 12:11 PM | Hoşgeldiniz Ziyaretci | Kayit Ol | Giriş

Anasayfa
SITE MENÜ
GIRIŞ FORUM
KATEGORILER
Karacay-Malkar [6] Genel [0] Kuzey Kafkasya [0] Karacay [0]
Malkar [0]
TRAFIK

Toplam çevrimiçi 1
Ziyaretci 1
Kullanici 0
PIYASALAR

  • BAŞHÜYÜK FORUM SİTESİ

    KARAÇHAY SITELERI


  • Anasayfa » Dosya » Karacay-Malkar

    KARAÇAY-MALKAR HALKININ TARİHİ-4
    2009-06-25, 2:20 AM
    VIII. Bölüm

    XVIII-XIX. YÜZYILARDA KARAÇAY VE MALKAR

    XVIII. Yüzyılın Seyahatnamelerine Göre Karaçay ve Malkar

    [s.85] 1711 yılında Taman'dan yola çıkıp Çerkes topraklarından geçerken Fransız gezgini Hanry de La Motrais büyük bir ırmağa rastlamıştır. Kılavuzu, bu ırmağın adının "Kara Kuban" olduğun fakat ama büyük ırmak anlamında "Ullu Kam" denildiğini de söylemiştir. Bu ad, Kuban ırmağının doğduğu yerde yaşayan Karaçaylıların Kuban ırmağına verdikleri addır. Gezgin'in anlattıklarına göre burada yaşayanlar Tatar dilinde konuşuyorlardı. Ekmeği külde pişiriyorlar, at eti yiyorlar, kımız ve ayran içiyorlardı. Kolayca anlaşılacağı gibi gezgin, Karaçaylılardan etmektedir. 1736-1743 yıllarında Kızlar şehri prensi Aleksey Tuzov, Yukarı Çegem'i ziyaret etmiştir. Köyün yakınlarındaki bir mağarada sandıklar içerisinde saklanmış, 8 tane Grek dilinde yazılmış kitaplar bulmuştur. Bu kitaplardan biri, XV. Yüzyıla ait bir İncil'miş. Bunların kalıntılarını daha sonraki dönemlerde J. Klaprot da görmüştür. Çegem, Karaçay, Malkar vs. adları 1747, 1753, 1757, 1760 yıllara ait belgelerde sıkça geçmektedir.

    1779-1783 yıllarında Kafkasya'da gezerken Jakob Reyneggs Digorlar'ı "Utigur Bulgarları"yla özdeşleştirmiş, Baksan vadisinde "Orusbiy" adlı bir topluluktan bahsetmiştir. 1793-94 yıllarında, P.S. Pallas ve Jan Pototskiy adlı gezginler de seyahatnamelerinde Malkarlılar hakkında bahsetmektedirler.

    1773 yılında bilim adamı İ. Gildenschtedt, Malkarlıların ekonomilerini ve hayat tarzlarını, gelenek-göreneklerini açıklamış, yaşadıkları yerlerin tasvirini yapmıştır. Buna benzer bir çalışmayı, 1802 yılında bilim adamı J. Klaprot da yapmıştır. Bu bilim adamlarının çalışmaları, Karaçay Malkarlıların tarih, kültür ve ekonomilerini anlatan ilk kaynak olma bakımından değerlerini bugün de kaybetmemiştir.

    [s.86] Bu sayfada harita var. [s.87] Karaçay Malkarlılar hakkında, Macar gezgini Janoş Karoy Besse de bilgi bırakmıştır. 1829 yılında General Emanuel, Besse'yi Elbruz dağına tırmanış seferine davet etmiştir. Burada yaptığı gözlemler sonucunda Besse, Digorların, Malkarlıların ve Karaçaylıların, Macarlarla yakın akrabalık bağları olduğu kanısına varmıştır. Notlarında, "Karaçaylılar ve Digorlar kadar başka hiç bir millet Macarlara benzemez" diyor. Besse'nin yazdıkları, Karaçay Malkarlılar ile Digorların oluşum efsaneleriyle de paralellik göstermektedir. Bu efsanelere göre, Malkar ve Digor prenslerinin kökenleri Basiyat ve Badinat adlı iki kardeşten gelmektedir. Ayrıca, Digorların kurucu atası Badinat'ın hanımı, Karaçay prensleri Kırımşavhallar sülalesine mensup bir prenses idi. Dolayısıyla Digor prensleri ile Karaçay prensleri arasında akrabalık vardır.

    Gürcistan'ın soylularından tarihçi ve coğrafyacısı Vahuşti, 1745 yılında Basiani'nin [Malkar ülkesi] sınırlarını şöyle tarif etmiştir; "Basiani'nin toprakları doğuda arkasında Digorya'nın olduğu dağlarla sınırlanır, güneyde Svanetya ile, kuzeyde Çerkesya ile, batıda Svanetiya ile Kafkasya arasındaki dağla sınırlanıyor. Basiani'nin halkı diğer Ovslar'dan daha soyludur. Toprak ağaları ve bunların köleleri vardır. Düzenli yerleşim bölgeleri ve düzenli işleyen bir devlet yapısına sahiptirler. Basiani'nin en büyük ırmağı, Çerkesya topraklarından geçip Terek nehri ile birleşir." Gürcü Prens Vahuşti, Malkar ülkesinin sınırlarını belirtmekle beraber bir de Terek ve kollarının dağlardan çıkınca Kabardey topraklarında birleştiklerini belirtmiştir. Aynı şeyleri, 1837-1739 yıllarında Adige tarihçisi Han-Geriy de yazmış ve Terek nehrinin Adige-Kabartay topraklarında, "dağ bitiminde" aktığını belirtmiştir.

    Bu sınırları Kabardey arkeolojik eserleri de doğrulamaktadır. Bu arkeoojik kalıntılar bilhassa ovalarda ve dağ eteklerinde yer alıyorlar. Tam bu sınır üzerinden; Kamenomost, Baksan, Nalçik, Uruh vs. A.P. Ermolov, Kafkasya savunma çizgisini yapmıştır.

    Belgelere göre, Rus-Malkar ilişkileri, XVI. Yüzyılın 50'li yıllarından itibaren düzene girmeye başlamıştır. Böylece 1558, 1586, 1587, 1588 yıllara ait belgelerde, Moskova'daki elçilik heyetlerinin arasında birçok kez "tolmaç" [tercüman/Karaçay Malkar dilinde 'tilmaç'] adları geçer. Bu tercümanların milliyetleri "Kabardey Çerkesi", "Gürcü Çerkesi" ve "Dağ Çerkesi"dir. Bu belgeler, elçilik heyeti üyeleri arasında "Beş Tav Topluluğu" sakinlerini de [s.88] belirtmeye imkan veriyor. Yani Malkar ve Karaçay'dan çıkan sakinleri kastetmektedir. Kafkasya literatüründe "Dağlı Çerkes" ve "Dağlı Tatar" sözlerinin Karaçay Malkarlılar için kullanılmıştır.

    Rus-Karaçay Malkar ilişkilerinin, XVI. Yüzyıldan itibaren başladığı görüşüne kanıt olarak, 1590 yılında Rus çarının unvanını erebiliriz; "Kartvel ve Gürcü soylularının, İberya topraklarının, Çerkes ve Dağ soylularının, Kabardey topraklarının hükümdarı."

    1558 yılında, Temiruk İdarov'un çocukları Soltan ve Mamstrk'tan oluşan elçilik heyeti içerisinde bir de "Bulgariy-Murza" adı da geçmektedir. Ne Temiruk'un çocukları arasında, ne de Kabardey soylu sülalelerinde böyle bir ad vardır. Bulgariy-Murza diğerlerine göre pek iyi karşılanmamıştır Moskova'da. Temiruk'un oğlu Soltan vaftiz edilmiş ve hediye olarak ona bir malikane verilmiştir. Bulgariy-Murza'ya ise çarın dediklerine uyduğu takdirde aynı saygı gösterileceği söylenmiştir. Bu anlatılanlardan, Bulgariy-Murza'nın, Kabardey prenslerinden değil de, Malkar [Çegem] prens sülalesi "Balkaruklar"a [Malkaruk] mensup olduğunu akla getirmektedir.

    Kırım Hanlığının Kafkasya'da faaliyete geçmesiyle Rusya, Karaçay ve Malkarlılar ile karşılıklı faydalı ilişkiler aramaya başlamıştır. 1709 yılında yazılmış, Kafkasya'da sınırında yer alan bir taş blokta şöyle yazılmıştır; "Kabardey, Kırım ve Beş Dağ Topluluğu [Malkar, Bızıngı, Holam, Çegem ve Baksan] arasında, toprak sınırları ile ilgili tartışma çıktı. Beş Dağ Topluluğu Kaytuk oğlu Aslanbek'i temsilci olarak seçti. Kabardeyler, Kazanuko Jabagı'yı, Kırımlılar da Sarsan Bayan'ı temsilci olarak seçtiler. Bunlar bir araya gelerek töre kurdular ve şu karara vardılar; Tatar-Tüp bölgesinden Terek'e kadar, oradan Kuban ovalarına kadar, oradan Leskenskiy sırtındaki dağ geçidine kadar, oradan Nareçye kurganına kadar, oradan da Jambaş ve Malka'ya kadar olan bölgenin yukarı kısmı Beş Dağ Topluluğu'na aittir. Taş-Kalası'ndan [Vorontsovskaya köyünden] Tatar-Tüp'e kadar olan yerler Kırım topraklarıdır. Taş-Kala'nın aşağısı Rus topraklarıdır."

    Rus-Malkar ilişkileri, 1781 yılında Malkarlıların ve Digorların 47 köy temsilcileri ile birlikte Rusya tabiliğine geçmelerine kadar devam etmiştir. Çok ilginç bir nokta, [s.89] Digorların Rus tabiliğine geçmesi, diğer Osetlerle [İronlar] 1774 yılında değil de, kendilerine daha yakın gördükleri Malkarlılar ile birlikte geçmiş olmalarıdır. Bunun nedeni, Digorlar ile Malkarlılar arasındaki akraba sülalelerin olmasıdır. Digorlar toplumsal problemlerinin çözümü için çok daima Malkar töresine başvurmuşlardır.

    Öte yandan Malkarlıların tümü Rus tabiliğine geçmemiştir. Bu yüzden Malkar vadileri, Rusların Kafkasya bölgesi komutanı A.P. Ermolov'un katliamları sırasında, Rusya siyasetini benimsemeyen Kabardey ve diğer Kafkas askeri birliklerinin sığındığı yer olmuştur. General Ermolov bu isyancıların, Rusya hakimiyeti dışında olan Malkar ve Karaçay'a sığınıp orada yerleşmelerini kesinlikle yasaklamıştır. General Ermolov, kaçan birlikleri imha etmek ve onların saklandıkları bölgeleri ele geçirmek amacıyla Malkar ve Karaçay'da birçok yerleşim bölgesini yakıp yıkmıştır. General Ermolov, Çegem, Baksan, Kuban nehirlerinin çıktığı bölgelerde, kayalardan bir çok kere dörtayak geçmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Bütün bunlar Rusya'nın yürüttüğü sömürgeci siyasetini zorlaştırıyordu. Diğer taraftan, Rusya'da, bağımsız Malkar ve Karaçay'da Kırım Hanlığı'nın etkisinin artması endişesi vardı.

    Sonuçta, Rusya'nın gücü etkili oldu ve 11 Ocak 1827 yılında, Stavropol şehrine Malkar ve Digor heyeti [her asil soydan birer temsilci] gelmiştir. Bu heyet, kendilerinin Rusya tabiliğine alınmalarını istemiştir. Rusya'nın Kuzey Kafkasya Başkomutanı General Emanuel, 1827 yılının Ocak ayında, Malkar ve Digor prenslerinin, Rusya tabiliğine geçtikleri hakkında yemin ettirmiş ve bunu Çar I. Nikola'ya bildirmiştir.

    Aynı dönemde, Karaçaylılar ise kendi ülkelerinin coğrafi şartlardan dolayı işgal edilme zorluğuna ve Kırım Hanlığından aldıkları desteğe güvenerek, Kuban bölgesinde Rus orduları için isyancı bir kavim olarak büyük tehlike oluşturuyorlardı. Bu nedenle General Emanuel dikkatini bu bölgeye çevirmiştir. 20 Ekim 1828 yılında, Karaçay'a, bir askeri sefer düzenlemiştir. 12 saat süren [saat 07'den 19'a kadar] savaştan Ruslar galip çıktılar. General Emanuel, Çar I. Nikola'ya yazdığı mektupta şöyle demiştir: "Kuzey Kafkasya'nın Termopilleri bizim askerler tarafından ele geçirildi ve Elbruz dağının eteğinde yer alan ve isyancıların sığınması için bir kale durumunda olan Karaçay fethedildi."

    [s.90] Bu sayfada harita var [s.91] General Emanuel'in tuttuğu hesaba göre bu savaşta Ruslar bir subay, üç ast subay, 32 asker kaybetmişlerdir. Alay komutanı Verzilin, üç subay, otuz ast subay ve 103 asker de ağır yaralı durumdaydı.

    21 Ekimde, Karaçay'ın merkezi Kart-Curt'ta, Karaçay'ın valisi İslam Kırımşavhal ve önde gelen üç sülalenin temsilcileri Rusya'ya bağlılık yeminini imzalamışlardır. Böylece Karaçay ve Malkar'ın Rusya'ya ilhak süreci de tamamlanmıştır.

    Karaçay Malkarlıların Toplumsal Yapısı

    Kavimlerin tarih, kültür, ekonomi ve uluslar arası ilişkileri sürecinde, halkın sosyal yapısı da önemli bir yer işgal eder. Malkar ve Karaçaylılar hakkında yeterli eski yazılı kaynak bulunmadığı için bu önemli meseleye ancak arkeolojik, etnografik ve folklor verileriyle bakmak zorundayız.

    Etnografik ve arkeolojik verilerin incelenmesiyle şu kanaate varılmıştır; eski ve orta çağlarda varolan monojen [aynı soydan gelenler] yerleşimleri zamanla genişleyerek yerlerini polijen [çok sayıdan oluşan] yerleşimlere bırakmışlardır. Akrabalığa dayalı yerleşimlerden; komün, komşu tipi yerleşimlere geçiş olmuştur. Aynı zamanda tek ocaklı konutlardan çok ocaklı konutlara geçiş de izlenebilmektedir. Sonraki dönemlerde ise tam aksine çok odalı büyük evlerden küçük evlere geçiş izleniyor. Bu da münferit küçük aile tipinin oluştuğunu göstermektedir.

    Anıt mezarlara tek gömülmelerden toplu gömülmelere geçiş dönemi izlenir. Fakat daha sonradan ise cenazeyi ayırdıkları ve tek gömülmelere gidildiği saptanmıştır. Farklı prens ve soy kurucuların isimlerini taşıyan zemin üstü defnetme anıt mezarların ortaya çıkması feodal ilişkilerin [s.92] ve mal-mülk tabakalaşmasının var olduğunu göstermektedir. Feodal ilişkilerin gelişmiş olduğu, Karaçay ve Malkar'daki kale ve kulelerin mevcut olmasından anlaşılmaktadır. Bu kale ve kuleler sahiplerinin adlarını taşırlar; Abay-Kala, Malkaruk-Kala, Şakman-Kala, Şahan-Kala... Soy ilişkileri olduğu dönemde yapılan bu savunma amaçlı kalelerin zamanla vadilere, yerleşim bölgelerine inşa edildiklerini de izleyebiliyoruz. Bu durum, Kafkasya'nın diğer bölgelerinde de, feodal ilişkilerin, toplumun hayatına kalıcı bir şekilde girdiğini göstermektedir.

    Karaçay Malkar toplumu oldukça net bir feodal hiyerarşiye bölünmüştü: en üstte prensler [Biy, Tavbiy] vardı. Onlardan sonra özgür köylüler [özden] geliyordu. Onların altında bağımsız köylüler [kara kişiler], daha sonra toprak köleleri [çagar] ve en son olarak hiçbir varlığı olmayanlar [kul ve karavaş] gelmekteydi. Prens [biy] erkek ile köylü [özden] kadının evliğinden doğanlara ise "Çanka" deniliyordu.

    Halkın Özyönetimi: TÖRE

    Töre müessesesi hakkında daha önce de bahsetmiştik. Bu özgün halk forumu, mahkeme görevini yapıyordu ve Karaçay Malkarlıların hayatını yönetiyordu. Töre'nin üyeleri, demokratik bir şekilde seçilmiş, bütün sınıfların temsilcilerinden oluşuyordu. Töre'nin yönetici, prensler arasından en çok itibarlı ve otoriteye sahip olanı seçilmiştir. Töre müesseseleri her bir dağ topluluğunda vardı. Büyük Töre ise bütün Malkar ülkesini yönetiyordu. Töre yöneticisinin [valinin] yanında görevli tellallar vardı ve alınan kararları millete iletiyorlardı. Her bir prensin askeri birlikleri, aynı zamanda Vali'nin emrindeydi. Yani Vali bir nevi başkomutan konumundaydı. Askerler "Basiyat Koş"larda toplu halde askeri eğitim yaparlardı. Askeri müfrezeler, Malkar ülkesinin sınırlarını koruyorlar ve Vali'nin emri doğrultusunda vatan savunmasında görev yapıyorlardı.

    Töre bütün bireysel şikayetleri ve toplumsal sorunlara bakıyor, ceza veriyor, birtakım yenilikleri örf ve adet kapsamına alarak kanunlaştırıyordu. Anlaşıldığı üzere, Töre müessesesi, Malkar'ın yönetiminde adalet ve yargı organı olmuştur. Malkar Töre'sine, hususi sorunların incelenmesi ve çözülmesi için Karaçay ve Digorya'dan insanlar ve heyetler gelmiştir.

    [s.93] "Töre" sözünün kökeni, eski Türkçe "tör" sözünden gelmekte ve "kanun, adet" anlamına gelmektedir. Ayrıca, "tör" sözü, Karaçay Malkar dilinde bir de "şeref, onur" anlamı taşımaktadır.

    Töre, toplantılarında, çeşitli olağan dışı olaylarla ilgili hükümler vermiştir. Yanlış harekette bulunanlara en ağır ve rezil edici cezalardan sayılan, "Lanet Taşı"na [Nalat Taş] bağlama cezasını vermişlerdir. Genelde bu taşı köyün en kalabalık yerine yerleştirmişler ve yoldan geçenlerin mahkumu aşağılamasını amaçlamışlardır. Bu tür taşların eskiden Ogarı Malkar'da Muhol köyünde, Ogarı Çegem'de, Baksan vadisinde, orta çağlara ait "Krıs-kam" yerleşim yerinde var olduğu tespit edilmiştir. Ogarı Çegem'de bulunan bu "Lanet Taş"lardan birinin fotoğrafı Nalçik bölge müzesinde yer almaktadır.

    Örf-Adet ve Hukuk Kurumu

    Malkar ve Karaçaylıların örf ve adet hukukunun genel sistemi içerisinde farklı sosyal kurumlara büyük yer ayrılmıştır. Bunların arasında akrabalık ilişkisi kurumuna özellikle önem verilmiştir. Kan akrabalığı olmayanlar arasında süt akrabalığı yaygındı. Bu insanlar çocuklarını küçüklükten bu tür kan veya süt kardeşlerine vermişler ve onların ailelerinde eğittirmişlerdir.

    Kardeş ailelerde bütün çocuklara süt kardeşler olarak bakılmıştır ve aynı ananın sütü ile büyütülmüşlerdir. Bu annelere "Emçek ana" [süt anne], çocuğa ise "Emçek ulan" [süt oğul] denilmiştir. Bu kuruma genel Türk terimi ile "Atalık" denilmiştir. X. yüzyılın 20'li yıllarında, gezgin İbn Fadlan, Volga Bulgarlarında bu tür kurumun var olduğunu belirtmiştir. Bu kurumun adı, birçok milletin dilinde varlığını sürdürüyor. Kabardey ve Malkar asilzadeleri ve köylüleri kendi çocuklarını Malkar veya Kabardey'deki dostlarının ailelerine vermişler ve böylece milletler arasında dostluğun ve karşılıklı saygı ve sevginin güçlenmesini sağlamışlardır.

    Bir sonraki sosyal ilişkiler kurumu ise "Konaklık"tır [misafir ağırlama, misafirperverlik]. Kökünü Türkçe kökenli misafir anlamına gelen [s.94] "konak" sözcüğünden alıyor. Konaklık yada misafirperverlik, Kafkasya milletlerinin manevi kültür zenginliklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Misafir, bu milletler için kutsal bir varlık gibidir. Ev sahibi evde en iyi ne varsa misafire ayırmıştır. Kafkasyalıların bu özelliklerine XIII-XIX yüzyıl bilim adamları ve gezginleri bir çok kere dikkati çekmişlerdir. Örnek olarak, Malkar Prensi Bolat'ı [tarih kaynaklarında: Pulad] verebiliriz. Timur'un teslim etmesini istediği misafirini, Altın Ordu emiri Uturgu'yu [Ödürgü] teslim etmeyi reddetmiştir. Bunun gibi örnekler çoktur.

    Kafkasya halklarının etnografyasına giren "atalık", "konaklık", "özden" gibi sosyal terimler ve kıyafet, silah vs. ile ilgili terimler, Karaçay Malkar etno-sosyal kültürünün komşu milletlerde yarattığı etkisinin bir göstergesidir.
     
    IX. Bölüm

    XIV- XIX. YÜZYILDA KARAÇAY MALKAR EKONOMİSİ VE MADDİ KÜLTÜRÜ

    Malkar ve Karaçayın bu dönemlerdeki ekonomik gelişmişliği hakkında yeterli yazılı kaynakların bulunmayışından dolayı, yine arkeoloji ve etnografya verileri ile yola çıkmak zorundayız.

    Malkar ve Karaçaylıların ekonomilerinin temelini; tarım ve hayvancılık, ticaret ve avcılık vs. oluşturmuştur.

    Tarım

    [s.95] Tarım kültürü eski dönemlerden beri Malkar ve Karaçaylıların atalarına özgüdür. Bunun kanıtı da Karaçay'da arkeolojik kazılarda tespit edilen buluntular arasında Kimmer çağına ait bakır ve tunç oraklar, Bulgar ve Alanların yerleşim yerlerinde bulunan pulluklar, Çerek, Çegem, Baksan, Kuban ve Zelençuk nehirleri ağzında, dağ yamaçlarında geniş teras halinde, orta çağ çiftçilerine ait eskiden işlenen tarlalarıdır.

    Tarım alanların kıtlığı nedeniyle, Karaçay ve Malkarlıların ekonomilerinin baş geçim kaynağı olmamıştır. Ama buna rağmen Karaçay ve Malkar'da her toprak parçası işlenmiştir ve bunu yapmak için büyük zahmetlerle sulama kanalları yapılmıştır. Elde ettikleri tahıl ürünleri çoğu zaman kendilerine yetmemiştir. Bunun için komşu halklardan takviye yapmak zorunda kalmışlardır. Yağ, süt, et, peynir, deri, post, kürk vs. gibi hayvansal ürünler ile değiş tokuş yaparak komşu halklardan hububat satın almışlardır.

    Çiftçilik faaliyeti, Karaçay ve Malkarlıların kültüründe derin iz bırakmıştır. Buna örnek olarak tarımla ilgili oyun ve bayramlarını gösterebiliriz; Saban-toy, Erirey, Saban-koş vs. Saban-toy bayramında, Malkarlılar yedi farklı hububattan oluşan "geje" adı verilen kalın lapa pişirirler, "suv oyun" [su oyunu] düzenlerlerdi.

    Bahçecilik ve bağcılık faaliyeti, Karaçay ve Malkar'da ancak XVII. Yüzyıl sonlarında ve XVIII. Yüzyıl başlarında gelişmeye başlamıştır.

    Hayvancılık

    Karaçay ve Malkarlıların en birinci ekonomi faaliyeti hayvancılık olmuştur. Arkeolojik kazılarda bulunan kemiklere göre, eski dönemlerden beri Karaçay Malkarlıların; koyun, koç, domuz, keçi, boğa, inek, at vs. sürüleri vardı. İslam dini kabul edildikten sonra domuz yetiştiriciliği bırakılmıştır.

    Malkar ve Karaçay'da yapılan arkeolojik araştırmalarda, orta çağlara ait yerleşim [s.96] yerlerinin yakınlarında 1500 koyun sığabilecek ağıllar bulunmuştur. Buluntular arasında koyun kırkma makasları, keçe kalıntıları, deri çizmeler tespit edilmiştir. Günlük ev işlerinde ve geleneksel mutfaklarında et ve süt ürünlerine ne kadar önem verildiğini düşünürsek, Karaçay Malkar ekonomisinde hayvancılığın çok önemli olduğunu anlarız.

    Karaçay ve Malkarlıların gelişmiş hayvancılık faaliyeti, onların kültür ve folkloruna da yansımıştır. Sözgelimi, küçükbaş hayvanların "Aymuş" adında bir koruyucu tanrısı vardı. Yavru kuzulardan ilki, yavru sayısının çok olması için kurban edilirdi. Kurban edilen kuzuya "tölü başı" [ilk döl] denilmiştir. Koçların kürek kemikleriyle fal bakılarak, toplumla ilgili gelecekte olacakları kestirmeye çalışıyorlardı. Bu falcılık yöntemi, Karaçay Malkarlılarda, M.Ö. XIV. Yüzyıldan beri, yani "Koban kültürü" döneminden beri vardır. Bu dönem, Karaçay Malkar kültüründe derin izler bırakmıştır.

    XVII-XVIII. yüzyıl gezginlerin birçoğu, "Malkar ve Karaçaylıların baş uğraşları koyun yetiştirmektir" demişlerdir. Bilim adamı J. Klaprot şöyle yazmıştır; "Kışın, Malkarlılar sürülerini Kabardey'deki meralara götürüyorlar. Birçok koyun, eşek, katır ve at yetiştiriyorlar. Atları büyük değil ama dağlarda gezmek için çok güçlü ve çok çeviktirler." İ. Gildenştedt'in, Pallas'ın, ve diğerlerinin anlattıklarına göre Malkarlar bu kışın kullandıkları meralar için her sene Kabardeylere her aileden birer tane koyun olmak üzere kira ödüyorlarmış. Bu olguyu şu sözcüklerle açıklıyor, "Ürünleri bol ve otlakları zengin olduğu senelerde ise hayvanları kışın yanlarında tutuyorlar ve Kabardeylere gitmezler. Öte yandan, Kabardeylerin kendi topraklarına da gelmelerine izin vermezler. Bu da sık sık sürtüşmelere neden olur."

    Karaçay ve Malkarlıların en önemli işlerinden biri de hayvanlara ot biçip stok yapmak ve diğer yemlerini tedarik etmek olmuştur. Bunu etnografik veriler, tarihi ve folklor malzemeleri gösteriyor. Ot biçmeden önce her zaman törenler düzenlenmiş, ziyafetler verilmiş, eğlenceler tertip edilmiş, kurbanlar kesilmiştir.

    [s.97] M.Ö. III. bin'de Kafkasya'da koyuncu göçebelerin yerleşimleri ile burada yeni ekonomi şekli yayla hayvancılığı ortaya çıkmıştır. Hayvan sürüleri yazın "caylık"lara [yaylak], kışın da "kışlık"lara [kışlak] götürülmüştür.

    Anlaşıldığı üzere eskiden, kümes hayvanlarının beslenmesi de ekonomilerine katkı sağlıyordu. Bunu orta çağlardan kalma, Malkar ve Karaçay yerleşim yerlerinde bulunan eski yumurta kabukları kanıtlıyor.

    Hayvancılık, Karaçay Malkarlıların temel zenginlik kaynağı olmuştur. Çünkü, hayvancılık işinden temel gıda ürünleri ve giysi hammaddesi elde ediliyordu. İstatistik verilere göre 1886-1887 yıllarında bu bölgeler Kuzey Kafkasya'nın en zengin bölgeleri olmuşlardır. Komşu milletlerin zenginliği ve refahlığı bunlarla kıyaslanarak tespit edilmiştir. Mesela Malkar'da 1866 yılında atların sayısı 3.289, eşeklerin sayısı 1.424, büyükbaş hayvanlar 15.747, koyunlar 118.273 olmuştur. Yüzyıl başında ise bunların sayısı iyice artmıştır. Böylece sadece Baksan boğazında: büyükbaş hayvanların sayısı 10.775, koyunların sayısı 62.012 olmuştur. Ortalama her aileye 25 büyükbaş, 144 koyun düşmüştür. Çegem vadisinde bu rakamlar orantılı olarak 14.780 ve 65.432; yani 27.7 ve 100.3 aile başına. Holam vadisinde; 6.919 ve 23.407 yani 23.9 ve 80.7 aile başına. Bızıngı vadisinde 4.150 ve 15.648 yani 20.5 ve 77.5 aile başına. Malkar vadisinde 9.941 ve 57.286 yani 14 ve 82 aile başına.

    Malkar'da incelediğimiz dönemin sonunda büyükbaş hayvanların sayısı 46.558, koyunların sayısı 23.788 idi. Bunların içinde en zengin olanlı Çegem sakinleri idi. Kuzey Kafkasya'nın dağlık bölgelerinin ziraat sorunlarını araştıran "Abramovsk Komisyonu"nun" düzenlediği raporda Malkar'ın hayvancılık zenginliği, Terek bölgesinin diğer kısımları ile kıyaslanmıştır. Bu karşılaştırmaya göre Malkarlıların büyükbaş hayvanlarının sayısı Groznıy bölgesinden 1,7 kat, Vladikavkaz bölgesinden 3,4 kat, Hasavyurt bölgesinden 1,9 kat, Kabardey bölgesinden 1,3 kat fazlaydı. Koyun sayısı orantılı olarak sırayla 8.3, 6.6, 3.3, 3.5 kat fazlaydı. 1913 yılında adam başına 130 tane hayvan düşüyordu. XIX. Yüzyılın sonunda Karaçay'da hayvanların toplam sayısı 700 bin idi.

    Avcılık

    [s.98] Karaçay Malkar'da hayvancılık faaliyetinin zenginliği ve çeşitliliği, avcılığın gelişmesine de yardımcı olmuştur. Avcılık ürünleri, Karaçay Malkar ekonomisine büyük destek oluşturmuştur. Arkeolojik buluntular avcılık objeleri olarak ayı, kurt, tilki, tavşan, geyik, yaban domuzu, dağ keçisi vs.nin oluşturduklarını göstermiştir.

    İyi bir avcı toplumda her zaman itibarlı idi. Böyle avcılarla ilgili şarkılar da oluşturulmuştur. Bu da, Karaçay Malkarlılarda avcılığın milli ekonomilerinde önemli bir yer işgal ettiğini göstermektedir. Buna bir örnek olarak, av hayvanlarının koruyucusu ve avcılık tanrısı "Apsatı"ya büyük hürmet göstermeleridir.

    Karaçay ve Malkarlılar taş ve çeşitli malzemelerden Apsatı'nın tasvirlerini yapmışlardır. Bu tasvirlerden bir tanesi; 4 metre boyunda, taştan yapılmış, vahşi hayvan şekli olup, 1959 yılında arkeologlar tarafından Çegem vadisinde bulunmuştur. Günümüzde bu tasvirin parçaları Nalçik şehrindeki bölge müzesinde saklanmaktadır.

    Ava çıkmadan önce, Malkar ve Karaçaylılar, Apsatı'ya kurban sunmuşlardır, ona bir tane ok yada kurşun bırakmışlardır. Avcılık iyi geçtiği takdirde de av etinden bir parçayı ona ayırmışlardır.

    Ev İşleri ve Ticaret

    Yukarıda anlatılan faaliyetler gibi ev işleri ve ticaret, Karaçay Malkarlıların ekonomi hayatında önemli bir role sahip olmuştur. Burası yüksek dağlık bölgeler olduğu için madencilik işi iyi gelişmiştir. Malkar ve Karaçaylıların ataları ve daha sonra torunları da madeni elde etmeyi ve onu işlemeyi öğrenmişlerdir. [s.99] Bunu arkeolojik kazılarda bulunan bakır, tunç, demir, kurşun, gümüş, altın eşyalar gösteriyor. Bunu kanıtlayan başka bir olguysa Kart-Curt, Ogarı Çegem, Ogarı Malkar, Ogarı Baksan vs. köylerinin yanında bulunan eski bakır, demir, kurşun ve gümüş ocakları kanıtlıyor. Kaşağı, testere, rende vs. aletleri de demir işleme sanatının gelişmiş olduğunun bir kanıtıdır.

    J. Klaprot notlarında şöyle diyor; "Dağlar onlara güherçile ve kükürt sağlıyor. Onların hazırladıkları barut, küçük taneli ve güçlüdür."

    Çeşitli süsler; küpeler, yüzükler, kolyeler, bayan başlıklarına takılan benzersiz takılar, bütün bunlar Malkar ve Karaçaylılar'da kuyumculuk ustalığının da yüksek seviyede olduğunu gösteriyor.

    Çok sayıdaki kuleler, mezar taşı, ve taş işçiliğinin ve inşaat ustalığının yüksek düzeyde olduğunu gösteriyor. Karaçay ve Malkar'da inşaat işinin ayrı bir meslek dalı şeklinde geliştiğini söyleyebiliriz.

    Hiç şüphesiz, ayrı bir meslek dalı, keçe yapma ve işleme zanaatı olmuştur. Keçeden yapılan eşyalar arasında; keçe halıları, çeşitli keçe ürünleri, şapkalar, yamçılar, kepenekler vs. olmuştur. Bilim adamı İ. Gildenstedt'ın söylediğine göre, Malkarlılar gereksinim duydukları şeyleri; yün, ev yapımı kalın kumaşlar, keçeler, tilki ve zerdeva kürkleri vs. ile mübadele ederek sağlıyorlardı.

    E. Kempfer, "XIV-XVIII. Yüzyıllarda Karaçay Malkarlılarda ticaret genelde mübadele şeklinde olmuştur" diye yazmıştır. De La Motre ise, "Bu ülkede parayı o kadar az biliyorlar ki, alış-veriş sadece mübadele şeklinde gerçekleşiyor" demiştir. O dönemde paranın tedavülde olmadığını arkeolojik kazılar da gösteriyor. Mesela XVIII. Yüzyılda Malkar'da maden paralar hala süs olarak kullanılmıştır ve zengin ailelerin kızları gerdanlıkla beraber boyunlarına asmışlardır.

    XIX. yüzyılda Karaçay Malkarlılar her hafta Oni ve Raçi pazarlarına birçok ev yapımı eşya götürmüşlerdir. Bunların arasında; keçe halıları, kumaşlar, kepenekler, peynirler, süt ve et ürünleri vardı. Ticaretin geniş biçimde [s.100] gerçekleştiğini Taşlı-Tala köyünün yanında yapılan kazılarda bulunan Türk maden paraları, Ogarı Malkar, Ogarı Çegem, Bıllım vs. köylerinin yakınlarında bulunan Arap maden paraları kanıtlıyor.

    Değerli taşlardan yapılan eşyaların çok sayıda bulunması ticari faaliyetlerinin geliştiğini gösteriyor. Karaçay toprakları üzerinden Harezm ile Bizans arasında kurulan büyük İpek yolu geçmiştir. Bu da ticaretin gelişmesinde itici güçlerden birini oluşturmuştur. Cenovalı tüccarlar Karaçay ülkesinde geniş ve etkin ticari faaliyet göstermişlerdir.

    XIX. yüzyıl yazarlarının anlattıklarına göre Malkar ve Karaçaylılar kendi kumaşlarını Kafkasya pazarına ve diğer bölgelere götürerek büyük kazançlar sağlamışlardır. Mesela Çegemlilerin yılda 114.500 arşın, Baksanlılar 108.500 arşın, Ogarı Malkarlılar 100.000 arşın, Holamlılar 41.000 arşın kumaş üretmiştir. Yani her aileye yaklaşık 170 arşın kumaş düşmektedir. Yazarlara göre eğer bu kumaşlar 50 kopekten [kuruş] satılsalar bile Malkarlıların elde ettikleri toplam tutar 195.000 rubleden fazla olacaktı. Eğer kumaştan gelen gelirin üzerine diğer mallardan gelen gelir eklenirse o zaman toplam tutarı daha da fazla olacağı açıktır. Bu tutara yamçı, kepenek, başlık, et ve süt ürünlerinin gelirlerinin eklenmesi gerekiyor. Mesela üç Karaçay köyünden 1878 yılında 16.075 Yamçı ve 3.470 adet kumaş rulosu çıkarılmıştır.

    Karaçaylıların ürettikleri yeni koyun cinsi, eti ve yünü ile büyük ün kazanmıştır. Bu koyun cinsi birçok kez XIX. Yüzyılda Londra, Moskova, Novgorod ve Varşova fuarlarında altın madalya ve çeşitli ödüller kazanmıştır.

    Malkar ve Karaçaylıların eski ekonomileri genel olarak yukarıda anlattığımız gibidir.

    Karaçay Malkarlıların Yerleşimleri ve Konutları

    Malkar ve Karaçay toprakları aşağı yukarı Merkezi Kafkasya'nın aralıksız sıradağları üzerindedir. Bu yüzden bunların yerleşim yerleri dağlıktır. Bir kısmı, yüksek dağlık bölgelerde, dağ yamaçlarında ve dağ platolarının üstünde, bir kısmı da düzlüklerde ve yüksek vadilerinde yaşıyorlardı. Erken yerleşimler tek soylu yerleşim karakteri taşımışlar ve çeşitli savunma kuleleri ve surlarla çevrilmişlerdir.

    [s.101] İyi yerleşim planı hazırlanması için şartların namüsait olmasına rağmen, XIV-XVII. Yüzyıla ait Malkar ve Karaçay yerleşimlerinde ara sokakların ve kaldırımların yapıldığını arkeologlar tespit etmişlerdir.

    Dağlık ortamda Malkar ve Karaçay için konutların yapımında temel inşaat malzemesi taş olmuştur. Fakat, Karaçay'da taş konutların yanında tomruklardan yapılan orijinal ahşap konutlar da vardır.

    El-Curt köyünde yapılan kazılarda bulunan yanmış tomruk kalıntıları ve XVII-XVIII. Yüzyıl gezginlerinin bildirdiklerine göre ağaç evler Karaçaylılara has olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu tür konutların yayılmasının doğu sınırı Baksan vadisi Burada da taş ve ağaç konutlarına rastlanabiliyor.

    Malkar'ın bütün vadilerinde, Merkezi Kafkasya'nın diğer milletlerinde olduğu gibi, evleri taşlardan yapılmıştır.

    XVII. yüzyıla ait Malkar konutların mimari özellikleri ve detayları, mesela Bulungu köyünde Tamuk Kuliy'in evinde, Ogarı Çegem'de [El-tübü] Hacimurat Kuliy'in evinde, Künlüm köyünde Bulla Zabak'ın evinde, Ogarı Malkar'da Musabiy Malkar'ın evinde v.s. görüldüğü gibi dünyaca bilinen ve Malkar konutlarından 3000 yıl önce yapılan Miken, Mısır ve Beni-Hasan'daki Hnemhotepa mezarlık anıtlarının mimari detaylarının aşağı yukarı aynısıdır. Mimarların yazdıklarına göre, "Malkar milli mimarisini detaylarının incelenmesi, mimari ve inşaat kültürünün reel olarak nasıl doğup filizlendiğini saptamaya yardımcı oluyor. Üstelik bu filizler arkeolojik dal olarak değil meskun evlerin kullanılan elemanları olarak ortaya çıkıyorlar. Bu da mimari ve inşaat kültürü hakkında açıkça yargıya varılmasına yardımcı oluyor."

    Giyim ve Süsler

    Karaçay ve Malkar kıyafetleri ev yapımı kumaşlardan, işlenmiş derilerden, kürkten, marokenden vs. yapılmıştır. Ticaretin ve mübadelenin genişlemesiyle ya kıyafetin tümü ya da ayrı detayları fabrika yapımı kumaşlardan yapılmaya başlamıştır. [s.102] Arkeolojik buluntular buraya Çin'den, Hindistan'dan, İran'dan ve Avrupa ülkelerinden ipekler getirildiğini gösteriyor. Arkeoloji, kadın kıyafetleri hakkında daha geniş bilgi oluşmasına imkan veriyor. Bu kıyafetler genelde değerli taşları içeren demir süsleri olan kürk ve keçe şapkalardan, ipek gömleklerden, ev yada fabrika yapımı kumaşlardan yapılan elbiselerden, marokenden yapılan çizmelerden, çeşitli atkılardan vs. oluşmuştur. Nalçik'teki bölge müzesinde XIV. Yüzyılın geleneksel bayan kıyafetinin takım halindeki şeklini görebilirsiniz.

    Erkek elbisesi, kaftandan, kürkten, işlenmiş deriden yapılan dağ çabırları ve çarıklardan oluşuyordu. "Gen-çarık" terimi dikkati çekiyor. Bu terim iki genel Türkçe sözcükten "gen" işlenmiş deri, "çarık" ayakkabı, terlik vs.

    Erkek kıyafetinin temel süsü kama, kemer ve literatüre "hazırla" olarak giren "fişeklikler" [kaftanın göğüs kısmında tüfek fişekleri için ayrılan yer] olmuştur. Kafkasya'da geniş yaygınlığı olan bir diğer kıyafet türü de "başlık"tır. Yani, İskitler'de de görülen ve o dönemlerden beri Karaçay ve Malkarlılara has şapka türüdür. Genellikle Karaçay Malkar bayan ve erkek kıyafetlerinin detayları, İskit, Bulgar ve Alanların kıyafetlerine benzerliğini korumuştur.

    Karaçay Malkar milli kıyafetlerinin kısa karakteristiği sonucunda bir de bu kıyafetlerin komşu milletlerin kıyafetlerine büyük bir etki yarattığını söylememiz gerekiyor. İşin aslı ise her halkın kullandığı sözcük ya da isim nesne ile beraber kullanılıyordu. Mesela "pantalon", "kasket", "ceket", "bilet" vs. Demek ki, Kafkasya milletleri arasında kullanılan "başlık" terimi nesne olmadan kullanılamazdı. Eğer bu kıyafet detayı başka bir millet tarafından icat edilseydi o zaman mutlaka o millette "başlık" demek için kendi dilinde bu nesneyi karşılayan sözcüğü bulunurdu. Aynı şekilde "arkalık" [sırt örtüsü], "hazırlar" [kaftanın göğüs kısmında tüfek fişekleri için ayrılan yer, yani hazır anlamında] vs. Etnografların belirttiğine göre bu söz, ilk başta tüfeklere hazır fişekler anlamında "hazırla" [hazır halde] şeklinde olmuştur.

    Yemek Kültürü ve Eşyalar

    [s.103] Daha önce de belirttiğimiz gibi, Malkar ve Karaçaylıların yemek kültürü; İskit, Bulgar ve Alanlarda olduğu gibi, genelde et ve sütten oluşmuştur. Düz arazi kıtlığından dolayı az tahıl elde edilmesi, bu halkın mutfağında un ve hamur işi yemek çeşitleri de azdır.

    Balkarlılar ve Karaçaylılar komşu milletlerinin mutfaklarını ayran ve peynirle zenginleştirmişler. Etli yemekler arasında "jörmeye" ayrı yer veriliyor. Bu yemek türü Altay'da, Orta Asya'da, Kazakistan'da, Volga'da, Kafkasya'da yer alan Türk milletlerinin bir çoğunda biliniyor. Balkar-Karaçay mutfağının ayırdedici özelliği ise kımıs, at eti, tay etinden şiş-kazı v.s.yapılmasıdır. Bu detaylar bir daha Karaçaylılar'ın ve Balkarlılar'ın, İskit, Sarmat, Bolgar ve Alanlar'la genetik bağları olduğunu gösteriyorlar.[Müsliman olduktan sonra at eti yeme alışkanlığı ortadan kalkmıştır.-çev.]

    Yukarıda incelenen tarihi, arkeolojik, etnografik malzemeler ve veriler, ekonomik gelişmişliğin göstergesidir ve Karaçay Malkarlıların manevi kültürleri, mitolojileri, dini görüşleri ve dünyaya bakış açıları hakkında temel bilgilerin oluşmasına imkan sağlamaktadır.

    SONUÇ

    Karaçay Malkarlılar, Kafkasya'nın kadim halkıdır. Moğol-Tatar ve Timur'un yıkım ve kıyımlarına kadar onlar aynı dili konuşuyor ve aynı toprakları paylaşıyorlardı. XIV-XV. Yüzyıllarda onların ülkelerinin sınırları ayrılmaya başladı. Fakat dilleri, kültürleri, psikolojileri ve gelenekleri aynı kaldı.

    Onların eski Türk ataları, kurgan arkeolojik kültürünün temsilcileri, eski göçebe koyuncu kabileler olmuşlardır. Bu ataların maddi anıtları Nalçik şehrinde, Ak-baş, Kişpek, Şaluşka, Bıllım köylerinde, Çeçen-İnguş topraklarındaki Mekenskiy, Tiflisskiy, Kazanskiy köylerinde, Krasnodar bölgesinde Novo-Titarskiy köyünde, Karaçay'da Aşağı Cögetey yanında bulunan kurganlar ve mezarlıklardır.

    Karaçay ve Malkarlıların atalarının Kafkasya'da yarı göçebe olarak yaşamlarını sürdürdüklerini [s.104] açık seçik bir şekilde Maykop kültüründe görmekteyiz. Bu kültür, adını Maykop şehrinin yanında bulunan kurgandan alıyor.

    Maykop döneminde, Karaçay Malkarlıların atalarının dünyaca bilinen Sümer medeniyeti ile yakın etno-kültür ve dil ilişkileri olmuştur.

    Kurgan kültürünün mirasçıları; İskitler, Sarmatlar, Bulgarlar ve Alanlar, Karaçay Malkar halkının yüzyıllarca süren yapılaşma sürecinin bitiş noktasını oluşturuyorlar.

    Bilimde varolan veriler, Karaçay Malkarlıların, Kuzey Kafkasya'da 5000 yıldan fazla bir zamandan beri yaşadıklarını ispat etmektedir. Moğol-Tatar kıyımına kadar bunların etnik ve tarihi toprakları Kuzey Kafkasya'da Laba ve Terek nehirleri arasındaki bölgeleri ve dağ eteklerini kapsamıştır.

     

     

     



    İsmail Miziyev, İ. M. Miziyev, İstoriya Karaçaevo Balkarskogo Naroda
    s Drevneyşih Vremen Do Prisoedineniya k Rossi, Nalçik, 1994.


    Çeviren : Aliy Şidakov (Journal "As-Alan" nr.1, 1998, Moscow)
         
    Katagori: Karacay-Malkar | Ekliyen: bagalikaracayli
    Göster: 1822 | İndirme: 0 | Yorumlar: 2 | Izlenme orani: 0.0/0
    Toplam yorumlar: 0
    dth="100%" cellspacing="1" cellpadding="2" class="commTable">
    İsim *:
    E-Posta:
    Güvenlik kodu *:
    ARAMA
    MINI CHAT
    NEREDEN GIRILDI
    free counters

  • GAZETELER
  • YOUTUBE AÇ

  • /Youtube.exe
    Yasakli Youtube sitesini açmak için yukaridaki dosyayi indirin ve açin sonra bilgisiyari yeniden başlatin o kadar
  • BAŞHÜYÜK FORUM

    Telif bagalikaracayli © 2024