TRAFIK |
Toplam çevrimiçi 1 Ziyaretci 1 Kullanici 0 |
BAŞHÜYÜK FORUM SİTESİ
|
Toplam katalog girdileri: 5 Kayitlari göster: 1-5 |
|
Karaçay Türklerinin Börüyle (Kurtla) İlgili Töreleri Kurt (gizli adı Canlı) diğer Türk milletlerinde olduğu gibi Karaçay Türklerinde de önemli bir yer işgal ediyor. Kurt köpek cinsinden olmasına rağmen, köpek gibi insana itaat etmiyor, altın zincir ve gümüş yemlik yerine hürriyeti tercih ediyor. Kendisi acıksa da gönlü her zaman toktur. Karaçay Türkleri de Yüce Allah'tan başka kimseye itaat etmeden yaşamak istedikleri için asırlarca zorluklar çekmişler. Buna rağmen insan sayısı az olsa da sayısı cok olan milletler arasında eriyip kayıp olup gitmemiştir, yüksek dağlara tutunarak benliklerini, bağımsızlıklarını korumuştur.
Hasauka adlı bölgede gerçekleşen savaşta Karaçay erkeklerin büyük kısmı canını vermiştir. Böylece Karaçay feshedilmiştir. O tarihten bu yana Ruslar,115 sene Karaçay Türklerinin dillerini ve dinlerini yok ederek asimile etmeye çalışmışlar. Ama yapamamışlar.
Ruslara boyun eğmeyen, diz çökmeyen millet lazım değildi. Rusları ilgilendiren stratejik anlam taşıyan Karaçay'ın cennet gibi topraklarıydı. Bundan sonra 1943 yılının 2 kasım tarihinde Stalin'in rejimi Karaçay Türklerini zorla Orta Asya'ya sürgüne göndermiştir. 14 sene sonra Kruşçevin döneminde Karaçaylılar yurtlarına geri dönebilmişler. Bugün bile Karaçayları rahat bırakmıyorlar. Kurt milletler için, yani boyun eğmeyen milletler için her zaman hayat kolay değildir. 1940 yıllarında Kafkasya'dan ilk sürgüne gönderilen Karaçaylar olmuştur. Daha sonra Çeçen ve İnguş, sonra da Malkarlar olmuştur.
Bin dokuz yüz doksan senelerinde İnguş milleti tekrar baskı altında kaldı. Bugün bile Ruslarla Çeçenler arasında savaş devam ediyor. Karaçay-Çerkez Cumhuriyetinde Karaçay Türklerine karşı pis oyunlar devam ediyor.
Kabartay-Malkar Cumhuriyetinde de Malkar Türkleri baskı altındadırlar. Ne on dokuzuncu asırda ne de yirminci asırda kurt halklar rahat olmamışlar. Yirmi birinci asrın ne getireceğini İnşallah göreceğiz. Şu anda bizim oluşturduğumuz yalnız kurtlardan bir birlik kurmalıyız. Kurt milletler birikmeden gerçek hayat, gerçek hürriyet, gerçek zafer olmayacaktır. Türk Dünyanın sembolü Bozkurt bizi sürekli birikmeye davet ediyor.
İslam dinini almadan önce Karaçay Türklerinde çocuk doğuracak olan hanımlar kurt dişini yanlarında taşımışlar. Bunun anlamı ise cesur erkek çocuğun doğmasını arzuladıklarından. Erkek çocuk doğduğunda ise beşiğin dört köşesine dört kurt resmi koymuşlar. Bin dokuz yüz kırk senelerinde Orta Asya'ya sürgüne gitmeden önce Karaçay evlerde ahşap yatakların dört köşesine ahşaptan oyarak kurt simalarını yerleştirmişler. Bunları bugün bile Karaçay yaşlıları anlatıyorlar.
Bin dokuz yüz altmış senesinde yüz yirmi yaşında vefat eden Tambiy Cüsüb'ün anlattıkları bugüne kadar küçük oğlunda saklanmıştır. Onun anlattıklarına göre: "Eski dönemlerde büyük cesurluk yaparak, yurdunu koruyarak şehit olanları kurt şeklinde yapılan sedyede cenazeyi mezarlığa götürmüşler. O cenaze sedyesini bin dokuz yüz senesine kadar kullanmışlardı". Bugün bile dağlarda yaşlıların elinde elle tutulacak kısımları kurt kafası şeklinde yapılan bastonları görmek mümkündür.
Bin dokuz yüz kırk senesine kadar mahkemelik olan adamlara, şahitlere, gerçeği söylemeleri için ellerine kurdun kirişini tutturarak yemin ettirmişler.
Kendi gözlerimle gördüğüm şeyleri anlatıyım. Birkaç sene önce bir gün köyde koyunlarımız otlaklardan dönmediler. Akrabalarımızla aradık ama bulamadık. Eve döndüğümde annem "Gidin kurdun ağzını bağlayıp gelin" diye beni dayıma gönderdi. Annemin kardeşi Nonuy bıçağı kından çıkarıp ters çevirip bıçağı ve kını birbirine bağladı. Ne dua ettiğini bilmiyorum ama bu hareketleri yaparken dudakları bir şeyler fısıldıyordu. İki gün sonra koyunları bulduk. Koyunların bir çoğuna kurt burnuyla vurarak sakatlamıştı ama ağzını açamadığı için koyunlarda eksik yoktu. Annem beni "Git kurdun ağzım açtır" diyerek tekrar dayıma gönderdi. Nonuy zavallı dua edip bağladığı bağı çözüp bıçağı kına yerleştirdi. "Böyle yapmazsam kurt ağzını açamayacak, açlıktan ölecektir. Günah" dedi. Ben büyüklerin bu yaptıkları konusunda ne düşünmek gerektiğini hala bilmiyorum. Hala hatırladıkça şaşırıyorum. Bu "kurt ağzını bağlama", "kurt ağzını açma" törelerini hala Karaçay köylerde görmek mümkündür.
Karaçay-Malkar Türklerinin ünlü yazarları, şairleri olan Semenlanı İsmailin, Möçülanı Kazim'in, Kuliylanı Kaysın'ın eserlerinde kurda (canlıya) çok değer verilmiştir. Karaçay masallarında ise kurdun yeri ayrıdır ve çok önemli yer alır. Kurtla ilgili efsaneler, şiirler Karaçay folklorunda, edebiyatında çoktur. Bu kısa konuşmamın sonunda Bozkurda ithaf ettiğim şiirlerimi dile getirmek istiyorum.
|
Karaçay Malkar ve Gürcü İlişkileri
[s.81] Karaçay Malkar ile Gürcistan arasındaki orta çağlarda oluşan
ilişkiler her geçen yüzyılda daha da sağlamlaşmış ve gelişmiştir. Bu
dönemlerde akrabalık ilişkileri de gelişmiştir. Gürcü Kraliçesi
Tamar'ın, As prensesi ve Kiyev prensi Andrey Bogolübovskiy'in oğluyla
evlenmesi bu ilişkilerin başlangıcı sayılabilir. Öte yandan Karaçay
Malkar ile Gürcüler arasındaki ilişkilerin her zaman problemsiz
olduğunu söyleyemeyiz. Buna örnek olarak daha önce anlattığımız Tshavat
haçını verebiliriz.
Karaçay Malkarlılar ile Gürcülerin özellikle İmereti Krallığı,
Megreller ve Svanlarla ayrı ayrı ve yakın ilişkileri olmuştur. Karaçay
Malkarlıların Otar, Rahay, Ebze, vs. gibi bazı sülalelerinin kökeni
Svanlara dayanmaktadır. Karaçay Malkarlılar, Gürcülerin Raçi ve Ani
şehirlerinde kurulan pazarlarına gelmişler, buralarda yün ve deriden
yaptıkları ürünleri, hayvansal mamullerini [yağ, peynir, et vs]
satmışlardır.
XVII. yüzyılda, Karaçay ve Malkarlılar, Rusya ile Gürcistan arasında bir köprü konumundaydı.
Rus-Kafkas İlişkileri Sürecinde Karaçay Malkar Ve Gürcistan İlişkilerinin Gelişmesi
XVI-XVII. yüzyıllarda ve daha sonraki dönemlerde Rusya, Kafkasya
kavimleri ile olan münasebetlerini Kabardey üzerinden devam
ettiriyordu. Çünkü bu dönemlerde Kabardey ülkesi, Kuzey Kafkasya'nın
merkezinde ve stratejik öneme sahipti. Kabardey prensleri bu
konumlarını akıllıca değerlendirmişlerdir. Rusya, Kabardeyleri çeşitli
yöntem ve yollarla teşvikler vermiş, saygı göstermiş, soyluluk
unvanları vermiş, hatta Kafkasya'da Rus siyaseti destekledikleri para
yardımında bulunmuştur.
Öte yandan Rusya'nın, Kafkasya Ötesi ve Gürcüstan ile ilişkilerini
geliştirebilmek için önce Malkarlılarla iyi ilişkiler kurması
gerekiyordu. Bu dönemde Malkarlılar gelişmiş sosyal yapıya sahip bir
toplumdu. Bu toplum "Beş Tav El" [Beş Dağ Ülkesi] deniliyordu. Bu beş
ülkenin her biri kendi üst yönetimine bir "Töre" teşkilatına sahipti.
Töre'nin üyelerini halk seçiyordu. [s.82] [Bu sayfada harita var]
[s.83] Her bir ülkenin Töre teşkilatı "Ullu Malkar Töre"nin [Büyük
Malkar Töresi] emri altındaydılar. Ullu Malkar Töre'nin yöneticisine de
"Oliy" [vali] deniliyordu.
"Malkar" adı ilk olarak 1629 tarihli bir Rus belgesinde geçmektedir. Bu
tarihte, Ocak ayında, Terek bölgesi Başkomutanı İ.P. Daşkov Moskova'ya
yazdığı raporunda "Balkarlar"ın oturdukları bölgede gümüş maden
yatakları bulunduğunu, bu maden yataklarının olduğu toprakların
Kabardey prenslerinden Pşimaho Kambulat oğlu Çerkas'ın "kız kardeşinin
oğullarına" ait olduğu söylemiştir.
Bu belge, Malkarlılar ile Kabardeyler arasında eskiden beri soylular
arası akrabalıkların var olduğunu gösteriyor. Pşimaho'nun kız kardeşi,
bir Malkar prensi ile evliydi. Gümüş madenlerinin olduğu topraklar da
Malkar prensinin oğullarına "Apşi" ve "Abdullah"a aitti. Bazı
belgelerde onları soy adı "Tazrekov" olarak geçiyor. Fakat bunun kesin
doğru olup olmadığı bilinmiyor.
1636 yılında İmeretiya Kralı II. Levan, Rus sarayına elçi göndermiştir.
Buna karşılık olarak 1639 yılında İmeretiya'ya Moskova'nın elçileri
Pavel Zaharov, Fedot Bajenov gönderilmişlerdir. Rusya Çarı bir de, bu
elçileriyle, yolları üzerindeki Malkar ülkesi prenslerine diplomatik
bir mektup göndermiştir. Buna benzer diplomatik mektuplar Kabardey ve
diğer prenslere de gönderilmiştir. Bu durum, Malkar prenslerinin
Kafkasya'da ve Rusya'daki uluslar arası ilişkilerde egemen ve bağımsız
olduğunu göstermektedir.
Rus Çarının diplomatik mektuplarını vermek üzere; Rus elçileri Elçin,
Zaharov ve Bajenov, bugünkü Tırnavuz şehrinin yanında, Baksan vadisinde
kurulu "El Curt" köyünde Karaçay prensleri olan Kamgut'un küçük
kardeşleri Elbuzduk ve Gilaksan Kırımşavhallar'da 15 gün misafir
kalmışlardır. Destanlarda anlatılan Kamgut'un anıt mezarı ve onun
hanımı Goşayah Biyçe'nin kalesi bu köyde bulunmaktadır. Rus elçileri
buradan Svanetya ve oradan da İmeretya kralına gitmek üzere yola
çıkmışlardır.
Bir sonraki Rus Çarının elçileri Gürcistan'a, 1651 yılında Ogarı
Malkar'dan, Suvkan-suv nehrinin üzerinden geçmişlerdir. N.S. Toloçanov
ve A.İ. Yevlev'e [daha önce 1629 yılına ait belgede ataları anılan]
Malkar prensi Artutay Aydabol konukseverlik göstermiştir. Onlara yol
erzakları hazırlamış, yük hayvanları ve yanlarına bir bir kılavuz
vermiştir.
Bir sonraki belgede, 1653 yılında İmeretya kralı Aleksandır'ın, Rus
elçileri Jidovinov ve Poroşin'e Malkar prensi Canbolat Aydabol'u vaftiz
edeceğini haber veren bir davetiye göndermiştir. [s.84] Bu arada
Hıristiyanlığın Malkarlılara Gürcistan'dan geldiğini, buna kanıt olarak
da Holam köyü yakınındaki kilise harabesinin duvarlarındaki Hıristiyan
fresklerini gösterebiliriz.
1658 yılında, Rus-Gürcü ilişkilerini geliştirmek amacıyla, Gürcü kralı
Teymuraz'ın liderliğinde bir grup Moskova'ya doğru yola çıkmıştır. Bu
grubun yolu Malkar ülkesinden geçiyordu. Bu heyete daha önce adı geçen
Malkar prensi Artutay Aydabol da katılmıştır. Malkar prensi Moskova'da,
Gürcü kralı Teymuraz'la aynı seviyede itibar görmüş ve kendisine 40
samur postu hediye edilmiştir. Artutay Aydabol, Moskova'da yaklaşık bir
yıl kalmıştır.
35 yıl sonra tahtan indirilen İmeretya kralı Arçil, Moskova'ya kaçmaya
çalışıyordu. Dağlık Malkar ülkesinden düzlük yerlere geçince, Tarki
kalesi yolu üzerindeki Tarki Şamhalı Buday ile Küçük Kabardey prensi
Kulçuk Kelemet'in birlikleri ona saldırmışlardır. Uluslararası
ilişkilerin kötü olduğu bu dönemde Tarki şamhalı Buday İranlılarla,
Küçük Kabardey prensi Kulçuk Kelemet ise Kırımlılarla işbirliği
içerisindeydiler. Bunların her biri Arçil'i kendi efendisine götürmek
istemiştir. Fakat Arçil'i, Kulçuk esir almıştı ve 1693 yılının Ekim
ayından Kasım ayına elinde tutmuştu. Ancak, belgelere göre, Arçil'in
yakışıklılığı ve cesareti Kulçuk'un hanımını o kadar etkilemiş ki, gece
vakti onun kaçmasına sağlamıştır. Arçil de "Basian"a kaçıp burada
saklanmıştır. Onun adamları ise Digor'a gitmişlerdir. 28 kasım 1693
yılında Astarhan şehrindeki Rus yöneticileri Arçilin esir alındığını ve
sonradan "Malk ırmağı ağzındaki Balkar ülkesine kaçıp orda saklandığı
haberini" almışlardır. Terek komutanına 15 nisan 1694 yılında
gönderdiği mektupta "Arçil'in Balkar ülkesinde olduğunu ve onun buradan
çıkarılması gerektiğini" yazmıştır. 20 mayıs 1696 yılında Arçil,
Rusya'nın büyük Prenslerine Joan Alekseyeviç'e ve Petro Alekseyeviç'e
başından neler geçtiği hakkında mektup göndermiştir. Eylül ayında ise
Arçil, Balkarya'dan çıkarılmıştır.
XVII. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Karaçay Malkarlılar
hakkında bilgiler yazılı kaynaklara çokça girmeye başlamıştır. Karaçay
Malkarlılar hakkında yazı yazanlar arasındakiler; Archangelo Lamberti
[1654], Nikolay Vitsen [1652], Engelbert Komfera [1651-1716], Abri de
La Motre [1674-1743] gibi kişilerdir. XVIII-XIX. Yüzyıla ait kaynaklar
Karaçay Malkarlılar hakkında daha çok bilgi vermektedirler.
|
VI. Bölüm
Karaçay Malkarlıların Ataları
ALAN VE ASLAR
Hun-Bulgar kabileleri gibi Alan-Aslar da İskit ve Sarmatların
torunlarıdır. Alanların adı bazı kaynaklarda As olarak geçer. M.Ö. I.
yüzyıldan bu yana Kuzey Kafkasya'da yaşadıkları bilinmektedir. Fakat
onların Kafkasya gerçek anlamda yurt tutmaları IV. yüzyılda olmuştur.
IV-VII. Yüzyıllarda, Kafkasya'da Hun-Bulgar ve Hazarların hakimiyeti
sebebiyle Alanların siyasi güçleri yoktu.
[s.63] Hazar Kağanlığının çöküşünden sonra, IX. yüzyılın ortalarında
Alanların önü açılmıştır. Alanlar, bu fırsatı kaçırmamış, tarih
sahnesine, Kuzey Kafkasya'nın önde gelen siyasi güçlerin biri olarak
çıkmışlardır. Alanlar, Bizans- Kafkasya-Güney Rusya arasındaki cereyan
eden ilişkilerde etkin rol oynamışlardır.
Alanlar Kuzey Kafkasya'da
Alanlar, Kuzey Kafkasya'da, M.Ö. I. yüzyılda duyulmaya başlamışlardır.
Alanlar hakkında Romalı yazarlar bazı bilgi vermişlerdir. Alanların,
Kuzey Kafkasya sınırları içerisinde gerçek anlamda yurt tutmaları, Hun
kabilelerinin baskısı sonucu, M.S. IV. yüzyılda olmuştur. Bu dönemin
çağdaşı Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus 353-378 yılları arasında
cereyan eden olaylar hakkında şunları yazmıştır; "Azak denizi
etrafında, dilleri farklı olan kabileler yaşıyorlar. Bunlar, Aksamat,
Meot, Yazıg, Roksalan, Alan, Melankhlen, Gelon, Agafirs kabileleridir."
Yazar, Hunların, Avrupa bozkırlarında bütün kavimleri hakimiyet altına
aldıklarını ve sıranın Alanlara [Alanlara önceden Massaget diyorlardı]
geldiğini belirtmiştir. Tarihte Massaget diye anılan kavmin,
Türkmenlerin [Türkmenistanlıların] ataları oldukları kesin bir şekilde
saptanmıştır. Bu da Alanların en başından Türkçe konuşan bir kavim
olduğunu ortaya koymaktadır.
Kuzey Kafkasya'nın orta kısımlarında, Alanlardan kalma arkeolojik
eserler VII-XII. Yüzyıl dönemine aittir. Fakat Kafkasya genelinde, daha
önceki dönemlere ait Alan mezarlıkları da bulunmuştur.
Alanların Kuban bölgesinden, şimdiki Karaçay topraklarından gerilemesi,
bölgede Bulgar ve daha sonra da Hazarların etkin güç olarak
yükselmeleriyle bağlantılıdır. Bu güçlerin baskısı dolayısıyla Alanlar
Terek'in yukarı kısımlarına, Daryal geçidinde ve Digor topraklarına
doğru kaymışlardır. VII-IX. yüzyıllar arasında Alanların adları eski
tarih kaynaklarında pek geçmez olmuştur. Bunun nedeni, bu dönemde
Araplar, Hazarlar ve Bizanslılar arasındaki yoğun askeri ve siyasi
ilişkilerin cereyan etmesindendir. Bu dönemde Kuzey Kafkasya'da cereyan
eden olayların içine eskiden beri Kafkasya'da yaşayan İskit, Hun ve
Bulgarlar da karışmıştır.
Alanlardan kalan arkeolojik eserler, Karaçay topraklarında
Baytal-Çaphan bölgesinde, [s.64] Kislovodsk şehri çevresinde, Baksan ve
Çegem nehirlerinin kıyılarında, Nalçik şehri etrafında, Elkhot Kapısı
yakınında, Terek'in yukarı ve orta kısımlarında, Daryal geçidinde,
Digorya'da, Maiskiy şehri yanında ve diğer yerlerde bulunmuştur.
|
Proto Türklerin Kafkasya Ötesi ve Ön Asya Hareketleri
M.Ö. III. bin'in son üçte birinde, Kurgancılar, kuzeyden Güney
Kafkasya'ya, Derbent geçidinden Dağıstan ve Krasnodar bölgesine nüfuz
etmişlerdir. Bu geçit yolu, Dağıstan'daki Novotitarovski ve Utamış
köylerinin yanındaki kurganlar aracılığı ile gözlenebilir.
Kafkasya Ötesi'ndeki arkeologlar bu bölgede kurgan kültürünün
oluşmasını birdenbire olduğunu görüş birliğiyle kabul ediyorlar. Söz
konusu kültürün de yabancı bir kültür olduğunu ifade ediyorlar. Bu
anıtlar, Kafkasya Ötesi'nin birçok bölgesinde görülmektedir. Bunların
en eskilerini ise Gürcistan'daki Bedeni köyünün yanındaki kurgan ve
Azerbaycan'ın üç tepe kurganı vs. oluşturmaktadır.
|
|
Tarihi baktığımızda, Karaçay Malkar Türklerine en
büyük düşmanlığı yapa-gelenler Kabardeyler. Uzun bir zaman boyunca
Türklere (Osmanlı) bağlılığı bilinen Krım Hanlarına karşı Kabardeyler
vergilerini ödeyip durdular. Krım’a her yeni han atandığında, Han’ın
hizmetinde bulunmak üzere 300 erkek ve kız köle, Kabardey’den Han’a
hediye olmak üzere gönderiliyordu. 1707 yılında Krım’a yeni han,
Kablan-Girey geldiğinde, Kabardey adet olduğu üzere, 300 kişiyi
göndermek için hazırlık yapar, fakat, Kablan-Girey «üç binden daha az
gönderirseniz kabul etmeyeceğim» diye dayatır. Kabardeyin vermiş olduğu
cevap ilginçdir: «o kadar verdiğimiz niçin kafi olmuyor. Öyle ki,
önceleri 15-20 yılda bir Han değişiyordu, şimdi ise her yılda bir. Her
yıl size vermek için o kadar çocuk bizde nerde var?»* (*Emel’yanova
N.M. «Musul’mane Kabardı»: Monografiya. –M.: «Granitsa», 1999).
Kabardeyler kara mizah yürüterek, bizi (Karaçay-Malkar Türklerini)
Krım’dan gelmiş Tatar Türkleri gibi görüyor. O zamanlarda Kabardeylere
beylik (,zorluk) yapa gelen Krım Hanlarına karşı diş bileyen
Kabardeyler, onlar için besledikleri bu kini bize karşı mı hisseder
oldular, kim bilirdi!
Türklerden
(Krım Hanlarından) kurtulmak için, Rus Çarı İvan Grozni’ye «bizi
kendine köle et, yalnız Türklerden kurtar» şeklinde Kabartı Beylerinin
yazmış oldukları mektupları bilinen belgeler içerisindedir. Öyle yada
böyle, Kabardey, bize düşmanlık ederek bugüne değin geldi.
Krım
Han Beyliği ve yönetiminden kurtulan Kabardeyler, Ruslara kul-köle
olup, sonra ise rus süngülerin gücü ile, bize ait olan düz
arazilerimize sahip ola geldiler. Rusları bize karşı kışkırtarak, bu
uğurda kökümüzü kırmak için verdiği uğraş bugün onlar için bir adet
geleneğini oldu. 1828 senesinde rus askerlerinin önüne düşüp, rehberlik
edip, Karaçay topraklarına getiren de Kabardeyli idi –Atacuko Atacukin.
1944 yılında Beriya’ya (Stalin'den sonra gelen Rusya’nın ikinci adamı)
mektup yazıp, Malkar Halkını sürdüren de Kabardeyli idi – Kumehov.
Malkar Halkı 1957 senesinde sürgünden geri yurduna döndüğünde ise,
Malkar Halka ait olan Elleri (yerleşim yerleri, el, ilçe, il) ve
bölgeleri Malkarlılara geri vermeden bırakanlar da – Kabardey
yöneticiler idi.
Bügün yine Malkar Halkına zorluk yapanlan –
kabardey yöneticilerdir. Malkar Halkının yurdunu çalıp, yağma edip,
dağıtıp, satmak için uğraşıyorlar. Türkçe olan (Karaçay-Malkar) yer
adlarını değiştiriyorlar. “Halkı yurtsuz, tarihsiz bıraksan –artık o
halk ölmüş demektir.” Kabardeyli yöneticilerin bildiği budur.… Malkar
halkı dağlara diretilmiş. Minggi Tau Elbruzuna dayanmıştır. Gel gör ki,
şimdi dağlarıda çalmak istiyorlar. Dağlı halkın sabrı, dağ tepelerinde
biriken kar gibi, toplanıp-birikip, çığ kopmuş gibi olacak. İş o
noktaya vardı.
Durumu anlayan Malkarlar, Kabardeyden iyi yolla
ayrılmak istiyor... Fakat, Malkarın yer hazinelerine, cennet yurduna
göz koyan Kabardeyler, ayrılmak istemiyor. Onun isteği: 1944
senesindeki gibi, Rus eli ile Malkar Halkını yerinden sürgün (veya ona
benzer bir kötülük ) etdirte_bilse; hani daha önceden Malkarlıların
yerlerine sahip oldukları şekilde… O bir tarafta Abhaziya ile birleşip,
bağımsız bir cumhuriyet oluverecekmiş gibi… Ama, ortada, sınırda,
onları durduran Karaçay-Malkar var! Karaçay-Malkar Türklerini kurutmak;
Kabardeyli bozuk-kafalar için bir amaç halini almış durumda.
Malkar
halkının ak sakallı ihtiyarları, gençlere sabırlı olmalarını söyleyip,
kanuni yoları tercih ederek, Rus yönetimi ve Anayasa Mahkemesine yazıp
uğraşıyorlar. Bu konuda Rus Anayasa Mahkemesinin aldığı iki karar var:
«Haksızlığı durdurunuz ve Malkar Halkına yerlerini geri iade ediniz.».
Kabardey yönetimi Rus Anayasa mahkemesi tarafından alınan bu karara
uymuyor. Kendi haklarını korumak isteyen Malkarlıları korkutarak onları
dövmeye ve öldürmeye çalışıyorlar. Bu hal böyle devam edip giderse,
Kabardey ile Malkarlar arasında büyük kan dökülecek gibi.
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Kabardey Cumhuriyeti şeklini almıştır.
Kabardey yönetimi bu işi önemsemeden geçiştirip durmakla, Kafkasyada
yeni bir kavganın, yeni bir savaşın ateşini tutuşturacaklar.
Konu
üzerinden Rusya Savcısı ve Anayasa Mahkemesi ile yazışma yapan Malkar
Halkının değerli evladı Mihail Zalihanovdur. Zalihanov büyük bir
alimdir –Rusya Bilimler Akademisinin Asil Üyesi ve aynı zamanda Rusya
Parlementosunda milletvekilidir. Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde süre
gelen haksızlığı durdurmak için… kan dökülmemesi için… 50 milletvekili
tarafından imza altına alınan mektubunu, Rusya Baş Savcısına ve Rusya
Anayasa Mahkemesine göndermiştir. O mektubun kısaltılmış hali
aşağıdadır. Doğruluk galip gelirse… Rusiya Federasiyanı Genel prokuroru (Rusiya Başsavcı) Ü. Я . ÇAYKAga
Kopiya: Rusiya Federasiyanı Anayasa Mahkemesini başkanı V.D. ZORKİNne
Kabardey-Balkar
Cumhuriyeti Parlementosu ile Başbakanı, Rusya Fererasyonu Anayasasının
131. maddesinin 2. bölümüne ve 06.10.2003 yılında alınan «Yerel
Kanunlar Yasası Genel Prensipler» adlı, 131-F3 sayılı Federal Kanuna
karşı gelerek, 27.02.2005 yılında iki yeni kanun çıkardılar: 12-RZ
sayılı «Kabardey-Malkar Cumhuriyeti Yer-Yönetimleri Hakkında Yasa» ve
13-RZ sayılı «Kabardey-Malkardaki Belediyeliklerin Sınır ve Statüleri
(Yerel Yönetimler) Hakkında Yasa».
Bu ters kanun ve yasalara
dayanarak, Nalçik Şehir sınırları içerisine, Hasaniya, Aksu, Kence,
Adivüh köylerini dahil ettiler. Oysaki toprakları ve sınırları belli
olan bu bölgelerin kendi yerel yönetim hakları, tüzük ve organları
vardı. Yapılan bu haksızlıklara dayanamayıp, köylerde referanduma
gitmek isteyen Hasaniya (Hasaniye) Kasabası Belediye Başkanı A.Zukaev
kendi evinin bahçesinde öldürüldü. Bu murdarlığı yapan kişiler halen
dışarda ve açıktadır.
06.10.2003 yılında alınan 131-FZ sayılı
Federal Kanunun 11. maddesinin 3. bölümüne ve Rusya Hükümetinin
25.05.2004 yılında aldığı, 707-r sayılı emrine karşı gelip, Malkarların
yüzyıllardan beri hayırlana geldikleri yerlerini «köyler arası yerler»
bahanesi ile %80’nını Malkarların elinden sıyırıp, satıp, arendaya*
verip uğraşıyorlar. Bu şekilde yaşayan halk, kendi yurdundan ayrı
bırakılıyor. Halk artık Kabardeylerin göstermiş oldukları bu zulme
karşı ayaklanmaya başladı. Kabardey-Malkar Cumhuriyetini kuran
Malkarlarının, bugün hakkı yenilmektedir.
Rusya Anayasa
Mahkemesi 02.10.2007 senesinde 715-0 –P sayılı bir başka karar daha
aldı. Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kararların, doğrudan yerine
getirilmesi şartı belirtilmektedir.
Anayasa Mahkemesi
kararlarına karşı gelindiği için, Rusya Baş Savcısı Kabardeyleri
sorguya çekmesi gerekir, fakat şimdiye kadar bu sorgulama yapılmamıştır.
Rusya’nın
Baş Savcısı bu işe el atmasa, Kabartı ile Malkarın arası giderek
kötüleşecektir. Üç senedir Malkar halkı kendi yurdunda yurtsuzlar gibi
yaşatılıyor. Nüfüs çokluğunu kendine avantaj bilip, yönetim ve karar
mekanizmalarındaki çoğunluklarına güvenerek, doğrusun söylemek
gerekirse, Kabardeyler, Kabardey-Malkar Cumhuriyetini, Kabardey
Cumhuriyeti şekline dönüştürmüştür.
Doğruluktan yana olan dağlı
halkı (Malkar) dövmek, öldürmek, işten atmak adet halini almıştır.
15-17 Ekimde Köndelen’de binlerce adam toplanmış, Kabardey ile
Malkarlılar arasında savaş çıkmasına ramak kalmıştı. Rusya Parlamentosu
Milletvekili, akademisyen Zalihan ulu’nun söylemi ile, Rusya Başbakanı
Putin devreye girmese idi, o gün orada kan dökülmeye başlanacaktı.
Kabardey-Malkar’da
ise haksızlık kol geziyor. Birbir aralarında sınır bütünlüğü olmamasına
rağmen, Kabardey-Adige-Çerkez Birliğini oluşturmak isteyen ayrılıkçı
güçler, kendilerini Gürcistan ile sınır komşusu yapıp, bu şekilde sınır
bütünlüğü oluşturma gayesindedirler. Fakat arada kalan bölgede
Malkarlılar ve Rus halkı yaşamaktadır. Kabardey bölgede yaşayan halkı
kurutmak için her bir yolu denemektedir.
Rus liderler Medvedev
ile Putin sayıları az olan halkların, haklarının korunacağı mesajını
vermekten geri kalmıyorlar. Gerçekte ise uygulamalara bakıldığında,
Kabardey yönetimi yapılan bu açıklamaları duymazdan geliyor. Dış ülke
Gürcistan’a bağlı olan Güney Osetya Halkını korumak için seferber olan
Rusya, diğer taraftan kendi bünyesindeki bir cumhuriyette yaşayan
Malkar Halkının yok edilişine niçin seyirci kalacak! Malkar halkının
doğduğu yurdu, tarihi anıtlarını, yer adlarını, yaşam kaynaklarının
tümü yok ediliyor.
Kabardey-Malkar Cumhuriyeti yasal zemine
dönmez ise Malkarların ismi dahi korunamayacak. Rusya’nın kanunlarına
uymamak, Rusya’nın düşmanlarına yardım etmek demektir. Kafkasya’da bir
kaygı, bir savaş gerekli değildir. Kime gerek yeni bir Kosova, yeni bir
Karabağ, yeni bir Andican! Öyle ki, Kafkasya bir tutuşursa, diğerlerini
unutturur.
Rusya Baş Savcısının Kabardey-Malkar Cumhuriyeti’nde yaşanılan haksızlıkları durduracağına inanıyoruz.
Milletvekili, akademisyen M.Zalihanov (Bu mektub 50 Rusya Milletvekili Parlementeri tarafından imza altına alınmıştır)
|
|
|
NEREDEN GIRILDI |
|
YOUTUBE AÇ |
| /Youtube.exe Yasakli Youtube sitesini açmak için yukaridaki dosyayi indirin ve açin sonra bilgisiyari yeniden başlatin o kadar BAŞHÜYÜK FORUM |
|